31 Aralık 2010 Cuma

KiKaKu Mutlu Yıllar Diliyor

2010'da tasarımla yattık tasarımla kalktık. Epeyce mutlu olduk değil mi!

2011 de yeni fikirlerle örülmüş tasarım dolu bir yıl olsun...


27 Aralık 2010 Pazartesi

Cubby Elbise Askıları

Bazen eve girdiğinizde üzerinizdekileri, elinizdekileri nereye koyacağınızı şaşırırsınız. Aslında yaşanan şaşırmak değil de bunları nereye koyacağım gerginliğidir.. Mesela güneş gözlüğünüzü çıkardınız ve şapkanız da var... Ya da anahtarı koymanız gerekiyor cekette var. İşte Materious'un bol ödüllü tasarımı; Cubby tam da bu sorulara cevap verebilmek için tasarlanmış. Cubby, geleneksel elbise askısı formuyla bir alıp veremediği var gibi görünse de ondan çok faydalanmışa benziyor. Ortasındaki boşluk ile oluşturulmuş ikinci bir alan askıya artı bir işlev daha yüklememize olanak sağlıyor. Böylece önce anahtarlarımızı koyup üzerine ceketimizi asabiliriz (mi?) ya da önce ceketimizi koyup aradan anahtarları ittiriveririz (mi?). Biraz kafam karıştı :( Evet sizin de farkettiğiniz gibi tasarımı çözmek biraz zaman istiyor :)
Şaka bir yana bu minimal tasarımı çok beğendim. Sizlerle paylaşmak istedim.

Meraklısınıa not: Cubby Charles & Marie'de satışa çıkıyormuş.


23 Aralık 2010 Perşembe

Songzio SS 2011 Koleksiyonundan Seçtiklerim

Orada neler oluyor bilmiyorum. Yani Uzakdoğuda. Tasarımın her alanında dünya ile boy ölçüşecek ürünler veriyorlar. Harıl harıl çalışıyorlar. Birkaç yıl önce gittim, yerinde bir bakayım dedim. Şaşırdım. Üzerine bir de Yüksek Lisans tezi yazdım. Farkettim ki geleneklerini de hesaba katarak onları iyi özümseyerek bugüne taşımaya çalışıyorlar. Böyle olunca da daha önce de paylaştığım bir kaç tasarımdaki gibi kararlı ve inançlı formlar ortaya çıkıyor.
Elbette, uzakdoğudan babam çıksa yerim demiyoruz. Bütün tasarımları ve tasarımcıları da takdire şayan değil.
Koreli Songzio içinse kesinlikle övgüye değer diyebiliriz. İlkbahar-Yaz 2011 koleksiyonunda da bunu iyi görebiliyoruz. Hem geleneksel biçimler, hem de geleneksel modeller yeni bir dille ele alınmış. Kimi zaman bir savaşçıya kimi zaman da bir çiftçiye bakıyormuşuz hissi uyandırıyor. Elbette 80 öncesi bilimkurgulardaki ve fantastik edebiyattaki çizgileri de yakalamak mümkün. Keskin hatlar, kararlı kesimlerle birleşmiş...











Fotoğraflar www.songzio.com sitesinden.

20 Aralık 2010 Pazartesi

Yasutaka Yoshimura'dan Nowhere But Sajima

Hep diyorum ya arkadaşlarımın bebekleri ve çocukları yüzünden oyuncaklara oldukça aşina olduğum bir dönemimdeyim. Bu nedenle de baktığım herşeyde bir oyuncak parçası görüyor gibi oluyorum. Yasutaka Yoshimura'nın Tokyo yakınlarındaki tatil beldesi Sajima'da gerçekleştirdiği Nowhere But Sajima projesinde de çeşitli oyuncaklar, parçalar, yapbozlar, şekil içinde şekil oyunları, yerine koymacalar görüyorum. Doğrusu hoşuma da gidiyor. Elbette yapıya sadece salt bir kabukmuş gibi bakmıyorum. Üçgen bir plana sahip konutun mekan kurgulanışı, iç mimari detayları ve yarattığı ambiyans övgüye değer.
Son aylarda gördüğüm en başarılı konut projesi olarak kayda geçiriyorum. Yine uzakdoğu, yine minimal yaklaşımlar yine işlevsel çözümler ve yine başarılı bir tasarım.
Diğer projeleri için bakınız: Yasutaka Yoshimura









17 Aralık 2010 Cuma

Laurent Corio'dan Shokki pişirme gereçleri...

Shokki elbette Kikaku gibi Japonca bir kelime. Zaten kelimenin zarifliğinden hemen farkediliyor. Üşenmedim sözlüklerimden baktım Sofra Takımı demekmiş. Tam karşılığı bu olmasa bile yine de farkediliyor ki mutfakla ilgili bir kelime. Fransız tasarımcı Laurent Corio da Shokki adında pişirme gereçleri tasarlamış. Diyor ki shokki hedonist kullanımla ziyafet ortamını birleştiriyor. Yani benim anladığım hem bohem hem de şık. Zaten beyaz kil ile özdeşleşmiş geleneksel mutfak gereçlerini dinamik kent yaşamına ayak uyduracak şekilde enerjik ve kullanışlı bir tasarımla ele alıyormuş. Dışı olduğu gibi geleneksel yapıyı korurken içinde renkli sırlar kullanılmış. Shokkilerin tutacakları da sanki onu sarmalayan bir şeritmiş gibi çocuksu bir yaklaşımla düşünülmüş.







A State of Trance Year Mix 2010 - Armin van Buuren

Bazı tınılar sizi bulunduğunuz yerden alıp hiç bilmediğiniz yerlere götürür. Öylesine gariptir ki boşluğun ortasında asılı kalıverirsiniz. Mesela Süen'le Above & Beyond Tri-State albümünü ilk kez dinlediğimizde nasıl da aynı anda bilmediğimiz aynı yere ışınlanmıştık. Ya da Sasha geliyor mutluluğuyla kendimi Armin van Buuren'in In and out of Love'ının kollarına bırakıp bir süre buralardan kaybolmuştum...
İşte tüm bu müzik serüveninin içerisinde ASOT'un oldukça önemli bir yeri var. Armin van Buuren takip edilir, onun keşiflerinin peşinde koşulur, kimi zaman da ondan önce keşfetmek için ses hızını geçmeye çalışılır.
2010 bitiyor, yılın son günlerinde Armin van Buuren'den A State of Trance Year Mix 2010 albümü geliverdi. İçinde müthiş mixler var:

Susana feat. Omnia & The Blizzard – Closer
Armin van Buuren feat. Ana Criado – Down To Love
Max Graham feat. Ana Criado – Nothing Else Matters (Club Mix) (Re-Brand)
Armin van Buuren vs Sophie Ellis-Bextor – Not Giving Up On Love (Club Mix)
Faithless – Not Going Home (Armin van Buuren Remix)
Gareth Emery feat. Lucy Saunders – Sanctuary (Club Mix)

bunlardan sadece bir kaçı. Geride daha 82 mix var. Albüme bir göz atmak istiyorsanız işte videosu:

16 Aralık 2010 Perşembe

Hammal - Kerim Kürkçü

İstanbul fotoğraflarında hep rastlamışsınızdır. Özellikle de eski olan fotoğraflarda. Kıyıda köşede bazen de kadrajın tam ortasında hamallar görürsünüz. Aslında eğer çarşı pazar dolaşıyorsanız ya da Tahtakale'ye yolunuz düşüyorsa, bu hamalların araba giremeyen yollarda hala çalıştığını görürsünüz. Hamallar benim için İstanbul'un tarihi işlevsel simgelerinden biridir. İstanbul'un bütün yükünü sırtında taşırlar(dı), böyle önemli bir görevi üstlenirler(di). İşte bu fikir, onların bu işlevsel duruşu ve taşıdıkları yükün önemi, ağırlığı kendini Hammal adlı masa tasarımımda gösterdi. Hammal Orneman bünyesinde tasarlandı ve Dünya İşleri gibi önemli projelere imza atmış bir halkla ilişkiler firmasında yerini buldu.
Hammal'ın nefes almaya başladığı anın fotoğrafları ise:



14 Aralık 2010 Salı

Rakamlarım nerede?

Red Dot Tasarım ödüllü bir saat var karşımızda; EOTS. Yiran Qian tarafından tasarlanmış. Minimalist bir yaklaşımı var. Ekranı olmaması saatin bedenimizle birlikte kendini tamamlamasına yol açıyor. Kişinin ten rengi, cilt tipi ve dokusu saate çeşitli anlamlar yüklüyor.



13 Aralık 2010 Pazartesi

Martini Kokteyl Seyahat Seti

Miranda Watkins, İngiliz tasarımcı. İki geleneksel malzeme mantar ve kalay'ı kullanarak bu el yapımı Martini Coctail Set'i tasarlamış. Seyahatlarde yanımızda götürmemiz için oldukça uygun. A.R. Wentworth of Sheffield tarafından üretilmiş ve sanıyorum şu sıralar satışta.
Ayrıca Victoria & Albert Müzesi'nin kalıcı koleksiyonuna da seçilmiş.
Düşünsenize, Cihangir'de Roma Parkı'nda sevgilinizle otuturken manzaraya karşı Miranda Watkins tasarımı kadehlerden martininizi yudumlayabilirsiz :)


10 Aralık 2010 Cuma

Ninnophono; sevimli Pikap ve sevimli DJ

Bu minik sevimli Pikap kardeşimiz Angel De Franganillo (Antiheroe)tarafından yaratılmış. Bir animasyon, bir kısa film karakteri. O kadar sevimli ki evime almak isterim kendisini. Bana DJ'lik yapsın sevdiğim plaklarımı sırayla çalsın.

Göbek deliğinden müzik çıkışı alması, ağzından pilak çıkarması, kullanmadığı zaman kollarının kenetlenerek kulaklığa dönüşmesi, gözlerindeki yanıp sönmelerle ritm tutması Ninnophono'yu diğer pikaplardan ayıran özellikleridir. bir yerlerde görürseniz bana haber verin.

PS: Evde bir i-dog'um var ama bir de Ninnophono'ya hayır diyemem...

İşte Ninnophono ve küçük serüveni:

NINNOPHONO from Angel De Franganillo on Vimeo.









9 Aralık 2010 Perşembe

Helen von Boch'dan Avant-Garde

Bugün ne oluyor, yarın neler var derken dün neler kaçırmışız farkına varmıyoruz. Bir de o kaçırdığımız dün zaten yakalayamayacağımız kadar uzaklardaysa...
İşte zaman zaman bunları hatırlamamız için özellikle kıyıda köşede kalmışları, unutulmaya yüz tutmuşları ortaya çıkarmaya çalışacağım.
Helen von Boch "Villeroy & Boch" için 1971 yılında Avant-garde'ı tasarlamış. Avant-garde 4 kişilik bir yemek takımı.
Bize küçükken sorulan "Çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane" bilmecesinin yanıtını değiştirir nitelikte. Bence cevap "Avant-garde".

Bazı şeylerin sebebini bilmek, bilsen de başkasına anlatmak zordur. İşte Avant-garde'a her baktığımda hissetiklerimi kelimelere dökemiyorum. Dönemine damga vurmuş gibi görünüyor. Renkleri, formu, arkasında yatan fikir bana inanılmaz bir yaşam enerjisi veriyor. Evet hissetiğim bu olabilir: Yaşam enerjisi.



8 Aralık 2010 Çarşamba

Alaçatı Kapıları - Esin Barutçu

Alaçatı Kapıları ile ilgili yazımdan hemen sonra benim gibi bu kapıların büyüsüne dayanamayan fotoğrafçı arkadaşım Esin Barutçu kendi çektiği fotoğrafları benimle paylaştı. Belki benzer şeyleri hissettik belki de çok farklı duygularla yaklaşmıştık ama sonunda neredeyse aynı ürünler ortaya çıkmış. Burada şunu söylemekten kendimi alamıyorum. "Bu kapılar öyle güzel göz kırpmışlar ki bize anında baştan çıkarılmışız."

İşte Esin Barutçu'nun Alaçatı Fotoğrafları:




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...